1 Eylül 2017 Cuma

"Hayır"da Hayır Vardır.



Vatan Şaşmaz cinayeti ile ilgili haberleri okudum, hepsini değil. Bir sürü tespitte bulunulmuş, dedikodu kısmını ise hiç bilmiyorum. Benim bu olayda gördüğüm şey, çetrefilli bir aşk hikâyesi ve "hayır" diyemeyen bir erkek.

Hayır diyemeyen birini görünce de eski yaralarıma dokunulmuş oldu. "Vatan Şaşmaz'ın o odada ne işi vardı?" diye düşündüm. Onu suçlamak için değil, merak ettiğim için. Bitmiş bir ilişki, bir taraftan da bir evlilik ve doğacak olan bir bebek var. O kişi neden o odaya girmiştir ve odadan çıkmak üzereyken sırtından vurulmuştur?


Bu konu üzerine düşünmeye başladım, artık "hayır" diyebildiğimi düşünüyorum derken "hayır" diyemediğim kişiler olduğunu farkettim ve bu beni çok rahatsız etti. Sonra çevremde bunu yapamayan insanları düşündüm. Emekleri sömürüldüğü halde, istemedikleri durumlara sokuldukları halde, o kişiyi sevmedikleri halde "hayır" diyemiyorlar. Hayatımıza karışılmasına izin veriyoruz, duygularımızın sömürülmesine ve suistimal edilmeye izin veriyoruz.

Anne ve babamıza "hayır" diyemiyoruz en başta. Onlara hayır dersek, hayırsız evlat olacağımız öğretilmiş. Öğretmenlerimize karşı gelemiyoruz, patronlarımıza zaten ses çıkaramıyoruz. Ama temelde suistimal ailede başlıyor. Kaçımız akrabalarımızdan birini öpmek istemediğimiz halde annemizin ayıp oluyor bakışıyla onu öptük? Bedenimiz, duygularımız, düşüncelerimiz üzerinde söz sahibi olabilmek için ciddi bir mücadeleye girmemiz gerekiyor, hem de en sevdiklerimizle. Sonra da bu mücadeleye girersek onların bizi sevmeyeceklerini düşünüyoruz.

"Hayır" dediğimizde karşı tarafı özgürleştirmiş oluyoruz aslında, ona karmaşık cevaplar vermiyoruz. İstemediğin halde yanında bulunmak, istemediğin halde yaptıklarına göz yummak karşı taraftaki kişi için dayanılmaz. Bize lafla "hayır" deyip bir kaç kez ısrar ettiğinizde "tamam" diyen birine ne kadar güvenebiliriz?. Sadece şu mesajı alırız "ısrarlarına devam et"   Bunu da ailelerimizden öğreniyoruz, "hayır" demeyi bilmeyen, sözünün arkasında durmayan ana babalar kafa karışıklığından başka bir şey yaratmıyorlar. Size hiç bir zaman tam anlamıyla "hayır" denmemişse durmayı ve başkasının sınırlarına saygı duymayı beceremiyorsunuz. O "hayır"ların hepsi "ısrar edersem evet'e çevrilebilir" gibi geliyor. Bu yüzden ilişki istemeyen bir kadının "hayır"ı naz olarak algılanıyor. Taciz de hak sayılıyor, çünkü gerçekten "hayır" dediğini anlayamıyor.

Bir ilişkiyi süründürerek, o kişi üzülmesin, kırılmasın, ayıp olur, söz vermiş oldum diye düşünerek sadece kendi ölüm ilanımızı hazırlamış oluyoruz, sırtımızdan vurulmamış olabiliriz ama ruhumuzdan vuruluyoruz. İstemeden yaptığımız her hareket, sınırını çizemediğimiz her durum hayat enerjimizi sömürüyor, bizi yavaş yavaş öldürüyor. Çevremizde kaç kişi var, istemediğimiz halde hayatımıza bir yerden girmeye çalışan? Biz kimlerin hayatına pek de bizi istemediğini sezdiğimiz halde giriyoruz? Hayır diyemez nasıl olsa diye haketmediğimiz şeyleri istiyoruz?
"Hayır" diyebildiğimiz ve "Hayır"lara saygılı olduğumuz güzel bir ömür dilerim...

1 yorum:

  1. Her satırına katıldığım bir yazı. İnsan, istemediği kişilere, istemediği davranışlara hayır diyebildiği zaman gerçekten kendi olabiliyor. Özgür olmak ve birey olarak var olmanın anahtarı hayır diyebilmekten geçiyor.

    YanıtlaSil

Siyahlı Kadın, Deniz Kızı ve Sis

Masal anlatmak ve masal anlatıcılığı atölyesi düzenlemek için geçtiğimiz hafta Ankara’daydım. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Susan Hi...