27 Ekim 2015 Salı

Koşulsuz Ebeveynlik - Neden Olmasın?


Bir kitap okudum hayatım değişti derler ya, bir kitap okudum ve hayata bakış açım değişi diyebilirim ben bu durumda. "Koşulsuz Ebeveynlik - Ödül ve Cezaları Terk Edip Sevgi ve Akılcılığa Yönelmek" Kitabın ismini okuduğunuzda, "ah evet ben zaten çocuğuma ceza vermem ki" diye düşünüyorsunuz ya da " yemeğini yediği için ona sticker falan da yapıştırmam" ve tabii ki "ben çocuğumu zaten seviyorum." ama yanılmışım...
Aslında kitabın bana geliş hikayesinden kısaca bahsetmeliyim (evet geliş çünkü kitap bana gel-di, beni oku dedi) Yaklaşık bir ay önceydi, arkadaşım Yeliz Günün Çorbası, isimli blogunda ya da instagram hesabında ve tabi kitap kulübümüzde  bu kitaptan bahsetmişti. Benim de ilgimi çekti, ancak internetten sipariş verirken tükenmiş olduğunu gördüm ben de onun hesaplarından birinde tükenmiş alamadım gibisinden bir yorum yazdım. İşte bu olaydan bir ay bu yazıdan da bir hafta önce kitabın çevirmeni ve Görünmez Adam Yayıncılığın sahibi Yiğit Ataman bana mail atmış, kitabı bana ulaştırabileceğini, internet kitapçılarıyla ilgili bir sorun olduğunu yazmış. Sonuçta adresimi verdim ve kitap bana geldi. (Buradan da teşekkür etmek isterim)
Önce Asya ve benim ilişkime dair bir şey okuyacağım, diğer ebeveynlik kitaplarındaki gibi yöntemlerle karşılaşacağımı düşündüm. Ancak kitabı okumaya başladığımda artık ben çocuktum, kitabı kendi çocukluğumun gözünden okudum ve çok etkilendim.
"O halde şunu söyleyebiliriz ki, koşullu veya koşulsuz ebeveynlik arasında seçim yapmak, aslında insan doğasına yönelik iki farklı bakış açısı arasında seçim yapmaktır."
Sorgulamaya başladım "sevgi neydi" sevgi emek miydi gerçekten? çocuğumuzu neden seviyorduk ki ya da herhangi bir insanı neden? sevginin nedeni olur muydu? kalpten gelmez miydi sevgi? Sevgi bize ait bir şey miydi? peki bir çocuk hiç bir nedeni olmadan sevilemez miydi? Biz de sevgiyle yaratılmamış mıydık? Her şeyi iyileştirecek olan şey sevgi değil de neydi?
Bir çocuğu terbiye etmeye çalışmanın ne kadar da insafsızca ve sevgisizce olduğunu farkettim ve bunca zamandır beni eğitmeye çalışan insanları düşündüm. Neden ben, onların olmamı istedikleri kişi olayım diye çabalıyordum ve neden ben her kendim oluşumda beni sevmiyorlardı?
Ben ailesi tarafından cezalandırılan bir çocuk olmadım, çok sert kurallarımız yoktu ama sevginin geri çekilmesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Sırf birilerinin (annem, babam, eşim, öğretmenim,patronum) bana olan sevgisi azalmasın diye kuzu kuzu onların istediklerini yapmanın ve "uslu kız" olmanın ne demek olduğunu da biliyorum. Bu bir toplum meselesi bence ve neden böyle yönetildiğimizin de kanıtı. Otoriteye sorgusuz sualsiz bağlılık, ailemizin bizi yetiştiriş tarzından geliyor.
Koşulsuz Ebeyenlik kitabı, bize bir hayat dersi veriyor. Öz saygımızı kazanmamız, başkalarına karşı saygılı olmamız , empati yeteneğimizi geliştirmemiz ve koşulsuz olarak sevmemiz. Biz ne zamandan beri çocukları küçük ve aptal insanlar olarak tanımlamaya başladık acaba? o yüzden mi çocuklarımız küçücük bir şey yaptıklarında onları alkışa boğuyor ve ne kadar zeki olduklarına şaşıyoruz? Çocuklarımıza iyi ana babalar olmamız için kendi çocukluğumuzu iyileştirmemiz ve kendi çocuk halimizi kabul etmemiz gerekiyor. Bu güzel kitabı anlatmayı, kitaptan bir cümle ile bitirmek istiyorum.
"Bir zamanlar bize neler yapıldığını farketmek canımızı çok yakar."

25 Haziran 2015 Perşembe

En Doğalından Temizlik


Uzun bir aradan sonra yine merhaba. Blog yazma işinin tam bana göre olduğunu düşünürken birden bire her şey tıkandı. Sadece blog mu tıkandı daha neler neler var tıkanan. Neyse ki yazla birlikte hayatımda bir temizlik yapmaya karar verdim. Tıkanıklıklar da açılır diye umuyorum. Bu metaforik başlangıçtan sonra umarım sadede gelebilirim:)
Nasıl başladığını bilemediğim bir yolculuktayım. Sanırım her şey bir beyin sıçraması olarak başladı, bilinçte bir sıçrama ve ben aslında doğayla olan birliğimizi (ki bilmeme rağmen) idrak etmeye başladım ve o noktadan sonra da her şeyin olduğu gibi olmaması gerektiğini düşündüm.
Yani, neden ben hem saçıma hem de doğaya feci halde zararlı olan bir şampuanı hem de aslında hiç de ihtiyacım olmadığı halde kullanıyorum? Dişlerimi neden zehir gibi diş macunlarıyla temizliyorum? neden bulaşık makinesi detarjanı hem bana hem doğaya zararlı olduğu halde bunları kullanıyorum bir de bunlara para ödüyorum? sonra diğer soru geldi nasıl değiştirebilirim?
Bu yazıyı yazmakta aceleci davranmadım çünkü yaptığım şeylerin sonuçlarını görmek istedim. Şimdi size artıları ve eksileriyle derinlemesine temizlik:)

14 Nisan 2015 Salı

33. Uluslararası İzmir Tiyatro Günleri'nde Masalcılar



Hayaller gerçekleşir ama nasıl gerçekleşeceğini ve neyin en iyisi olacağını biz genelde tahmin edemeyiz.  Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali kapsamında sahneye çıkmak, bu festivalde yer almak her zaman  çok istediğim bir şeydi. Tiyatroyla ilgilenmeye başladığımdan beri bu festivali kaçırmam, bilet almak için gişe sırası da beklerim, internet başında sabahlarım da. Bilet bulamadığımda kapıda yalvardığım da olmuştur. Neyse ki çok yalvartmıyorlar boş yer varsa alıyorlar (Benden duymuş olmayın) Bunun bir tiyatro oyunuyla olabileceğini düşünmüştüm. Ama yanılmışım. Bu yıl masallarla festivale kabul edildiğimizi öğrendiğimde minik bir şok yaşadım ve bunun Judith Liberman'la gerçekleşeceğini bildiğimden bu şok dalgası sevinç olarak bir meksika dalgalanmasına dönüştü. Judith Liberman beni anlatıcılıkla tanıştıran kişi, benim öğretmenim. Onun atölyelerine katıldıktan sonra bu işi yapmaya kesin olarak karar verdim ve onunla masal anlatmak, aynı sahneyi paylaşmak benim için büyük mutluluk. Bunun yanı sıra Tahir Ayne'nin de ben masal anlatırken müzik yapması inanılmaz. Bu büyük buluşma kimin başının altından çıkmış olabilir? Ahmet. Ahmet Akdeniz. (Blogu okumaya bu yazıyla başlayanlar Ahmet'i tanımayabilir bu yüzden ilk yazıya tık tık)

16 Mart 2015 Pazartesi

En Uzun Yol Bir Adımla Başlar

Bugün blog için yazacak bir şey düşünmemiştim. Bugün pek çok şey düşünüp pek çok şey yapmıştım ama bugün bana sanki hiçbir şey yapamamışım gibi gelmişti.
Bazı günler vardır, o kadar çok işiniz vardır ki o günlerde bir onu yaparsınız yaparken aklınıza diğer işiniz gelir sonra ona koşarsınız. Onu yarım bırakırsınız, bunu yarım bırakırsınız. Bir çok şey yaparsınız ama aslında hiçbirini bitiremezsiniz. İşte bu durumu ikiyle çarp eşittir ben.

12 Mart 2015 Perşembe

Olpesido Üzerine Ritm Analizleri


20 Şubat'ta E.Ü (Konak) AKM'de çok güzel bir buluşma gerçekleşmişti. Oğuz Demir'in resimleri üzerine ben masallar anlatmıştım. Şimdi de serginin kapanışı için çok ilginç bir performans izleyeceksiniz. Teoman ve Perküsyon Grubu'nun eşliğinde Oğuz Demir doğaçlama olarak resim yapacak ve ben de bir masal anlatacağım. Yine heyecanlıyım, deneyimlerimi sizinle paylaşmak için sabırsızlanıyorum.

10 Mart 2015 Salı

Masal ve Mekan ilişkisi

Tiyatro Medresesi'nde "Hayatım Masal" Atölyesi Kapanış Akşamı


Masal anlatmaya yeni başladım sayılır, yaklaşık bir yıl oldu. Ama ben bu bir yıl içinde o kadar değişik mekanda masal anlattım ki...
Bu yazıda size anlattığım mekanları ve yaşadığım deneyimleri paylaşmak istiyorum.

3 Mart 2015 Salı

Düş Zamanı Çantaları Katalog - Taze Taze...


Düş Zamanı Çantaları hazır. İstediğiniz çantayı sipariş verebilirsiniz.
 Fotoğraflarda yer alan numarayı akdenizsila@gmail.com mail atmanız yeterli, Çantaların hepsi özgün tasarım ve makinede yıkanabiliyor :)


2 Mart 2015 Pazartesi

Fuarda Kadın Masalları


8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde masallarımla fuarda olacağım. İzmir Üniversiteleri Platformu Kadın Araştırma Merkezleri Operasyon Grubu'nun standında ben de Düş Zamanı Masalcısı olarak kadın masalları anlatacağım .

Düş Zamanı Çantaları


Yeni bir heyecan bu bendeki...
Bir gün kitap kulübünden arkadaşım Gülnur hepimize hediye olarak bez çantalar getirdi. İsterseniz siz boyayın isterseniz çocuklarınızla aktivite yapın diye. Ben de düş zamanı ağaçlarımdan çizdim çantaya. Çevremdeki herkes çok beğendi (sağolsunlar) Ben de acaba dedim bir kaç çanta daha mı boyasam, Gülnur'dan rica ettim, o da eşine söyledi, kırmadılar beni biraz daha çanta yaptılar benim için ve ben onları boyamaya başladım veee duramıyorum. Şimdiden bir sürü siparişim oldu bile. Çizmek çok eğlenceli, çanta boyamak daha bir eğlenceli ve onları birilerinin beğenmesi, omuzlarına asması daha daha bir güzel.

27 Şubat 2015 Cuma

Dingin Savaşçı


Uzun zamandır aklımda olan, izlemek istediğim bir filmdi "Dingin Savaşçı"
Dan Millman'ın "Hayatınızın Amacı" kitabını okuduktan sonra daha bir merak etmiştim adamın hayat hikayesini. Merak ettiğim kadar da varmış, beni çok etkiledi.
Oldum olası insanların azim ve başarı hikayelerini dinlemekten ve izlemekten çok hoşlanırım. Şu hayatta gerçekten istenip de elde edilemeyecek şey olmadığını düşünürüm.
Bu filmi iki şekilde izleyebilirsiniz ya klasik bir Hollywood filmi ya da insana ilham veren bir kişisel gelişim filmi. Ama nasıl izlerseniz izleyin bir iz bırakacağını düşünüyorum.
İnsan bazı şeyleri tam da ihtiyacı olduğunda izliyor belki.Bu aralar kafamda o kadar kaygı var ki. Bazen kendi kafan o kadar çok konuşuyor ki bu anda neler olduğunu kaçırıyorsun. Bütün güç "an" da "anın sonsuzluğu"nda. Anda olmayı ne kadar hatırlarsam o kadar huzurlu oluyorum.
Ayrıca bunun için size bir de masal önereceğim, Judith Liberman'dan dinlediğim bir masaldı bu ve o anlattıktan sonra da kalbime işledi, ne zaman kaygılansam o masalı düşündüm. Judith bu masalı radyo programında da anlattı linki burada tıktık , 15 Şubat'taki masal, söyleşinin sonunda.
Hayat, şimdi ve burada...

23 Şubat 2015 Pazartesi

Olpesido'ya Masalları Anlattım


"Olpesido'ya Masallar" projesi benim için çok önemliydi. Çünkü Konak AKM'de ilk defa bir sergide masal anlatılacaktı. Bu fikir yine her zamanki gibi Ahmet'ten çıktı. ( Ahmet kimdir? ) Bunu da Oğuz Demir'e (bizim sevgili resim eğitmenimiz ve hayran olduğumuz ressam)(Oğuz Demir kimdir?) anlattı ve Oğuz Hoca da bizi kırmadı.

19 Şubat 2015 Perşembe

Düş Zamanı Ağaçları


Bir şeyler çizmek benim için hep zor olmuştur. Resim yapmayı beceremem ben. Aslında yapmayı çok isterdim. Her zaman. Hatta derdim ki ilerde, yaşlandığımda bir sürü boya ve fırça alacağım ve resim yapacağım. Resim yapamama fikrine nerede nasıl kapıldığımı tam hatırlamıyorum. İlkokul öğretmenim yaptığım resmi sildiğinde olmuş olabilir. Ya da belki Sıla da resim yapamaz, yeteneği yok demiş olabilirler yanımda. Bilemiyorum. Tek bildiğim resim yapamadığım-dı.

17 Şubat 2015 Salı

Kendin Olmak



Şu sıralar yoğun bir çalışma dönemindeyim. Anlatacağım masallara karar vermek, tezim için araştırmak yapmak(ve kısmetse yazmak), okumak istediğim kitapları okumak, masal kartları çizimlerimi yapmak(daha sonra anlatacağım), araştırma yapmak,ev işleriyle ilgilenmek, kızımla ilgilenmek,derslere girmek, prova yapmak.
Bütün bunlar benim seçimim, gocunduğum bir durum yok. Ama bazen durup acaba sistemin bana empoze ettiği "mükemmel kadın" "çocuk da yaparım kariyerde" insanı mı olmaya çalışıyorum diye sorguluyorum kendimi. Aslında bu çıkmaza girdiğimi mutsuz olduğumda anlıyorum. Kendimi her şeyi yapmaya zorladığımda mutsuz oluyorum.  Şu an mutluyum, çalışmaktan, üretmekten.
Bir kadın için önemli olan kendi kararlarının arkasında durmak bence. Çalışmaya karar veriyorsak bundan üzüntü duymamak, her ne olursa olsun kendi yaşam ritmimizi oluşturmak. Bu sistemde bazı şeyler çok zor, istediğin işi yapmak, kendi ritmini bulmak gibi. Ama biz bunu yapmazsak bizi ezmeye devam edecekler, biz kendimizi kaybettikçe benliğimize sahip çıkmaya çalışacaklar.
Simurg efsanesindeki gibi, önemli olan yolculuğu kendisidir.
Kendimiz oldukça daha güçlü olacağız.

15 Şubat 2015 Pazar

Öfke


"Özgecan, bir dolmuş şöförü tarafından kaçırıldı, tecavüz edilmek istendi(ya da edildi) ve direnince öldürüldü. Bıçaklandı ve kafasına levye ile vuruldu. DNA tespiti yapılmasın diye elleri kesildi ve yakıldı." Bu dolmuş şöförü Özgecan'ı öldürdükten sonra babasından ve arkadaşından yardım istedi, onlar da yardım ettiler.

13 Şubat 2015 Cuma

Bizim Ev'de Masallar



Hayal edin... Kışın bu soğuk günlerinde sıcacık evinizde oturmuşsunuz, akşam vakti. Yemeğinizi yemişsiniz, karnınız tok (ama şiş değil), elinizde bir fincan kahveniz ya da ince belli bardakta çayınız(kulplu da olabilir), ortam loş, mumlar yanıyor. İçinizde tarif edilemeyecek bir huzur, derin bir dinginlik. Karşınızda da ben masal anlatıyorum.

12 Şubat 2015 Perşembe

Olpesido'ya Masallar


Şubat ayı benim için güzelliklerle birlikte geldi ve bunlardan en heyecan verici olanı ise Oğuz Demir'in resim sergisinde masal anlatacak olmam. Oğuz Demir'i ve çalışmalarını merak edenler internet sitesinden resimlere bir göz atabilir. Sergi 14 Mart'a kadar E.Ü Atatürk Kültür Merkezi'nde  ziyaret edilebilir.
Oğuz Hoca'nın yeri bizde her zaman ayrıdır hem insan olarak hem de bir ressam olarak (resimlerini gördüğünüzde ne demek istediğimi anlayacaksınız). Resimlere bakarken içinde kaybolup gidiyorsunuz, bir resmi bir günde bitirebilmeniz mümkün değil, saatlerce başından ayrılmak da yetmez sanırım. Ben dört kez gezdim, internetten de bakıyorum resimlere ve hala bitirebilmiş değilim. Her resmin ayrı bir hikayesi var, hepsinin bir duygusu, bir ifadesi var.

10 Şubat 2015 Salı

Ben Sıla, Düş Zamanı Masalcısı


Ben, Sıla Akdeniz. Düş Zamanı Masalcısı.
Masallarla olan tanışıklığım bundan bir yıl öncesine denk geliyor.2014 Mart'ına. İnsan masallarla nasıl tanışabilir ki? Masallar zaten hep orada değil miydi? Çocukken hep masal dinlememiş miydik?
Elbette ki masalın ne olduğunu biliyordum ama beni böylesine etkileyeceğini ve hayatımın merkezinde yer alacağını tahmin etmemiştim.

Siyahlı Kadın, Deniz Kızı ve Sis

Masal anlatmak ve masal anlatıcılığı atölyesi düzenlemek için geçtiğimiz hafta Ankara’daydım. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Susan Hi...